TR EN
Mikroplastikler: Her Yerdeler ve Gorunmezler

Mikroplastikler: Her Yerdeler ve Görünmezler

Fotoğraf: Geographical

Son zamanlarda ortalıkta dolaşan bir başka konuya dalalım: Mikro plastikler. Eğer küçük plastik oyuncaklar ya da minyatür şişeler hayal ediyorsanız, tekrar düşünün. Mikro plastikler bundan sinsidir ve hiç beklemediğiniz yerlerde gizlenirler.

Güzel bir fincan çayın tadını çıkardığınızı düşünün. Su ısıtıcısını kaynattınız, çayınızın mükemmel bir şekilde demlenmesine izin verdiniz ve o ilk rahatlatıcı yudumu alıyorsunuz. Ancak her yudumda küçük plastik parçacıkları yutuyor olabileceğinizi biliyor muydunuz? Kulağa bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi geliyor, değil mi? Ama bu karşı karşıya olduğumuz bir gerçek.

Mikroplastikler, genellikle bir susam tanesinden daha küçük olan minicik plastik parçalarıdır. Ve işin tuhaf yanı, neredeyse her yerdeler. İçtiğimiz sudan soluduğumuz havaya kadar, bu minik istilacılar gezegenimizin neredeyse her köşesine girmiş durumdalar.

Şimdi, "Nasıl oldu da buraya geldiler?" diye merak ediyor olabilirsiniz. Bu mikroplastiklerin bir kısmı daha büyük plastik maddelerin zaman içinde parçalanmasından kaynaklanıyor. Bilirsiniz, rüzgarlı bir günde elinizden uçup giden o plastik torba ya da geri dönüşüm kutusuna tam olarak ulaşamayan şişe. Ama dahası da var. Kozmetikler, deterjanlar ve hatta kıyafetlerimiz gibi günlük eşyalar bu küçük parçacıkları çevreye salıyor.

Ve işte işin can alıcı noktası: Sadece oldukları yerde kalmıyorlar. Bu mikroplastikler seyahat ediyor. Okyanuslarımızın en derin yerlerinde, en yüksek dağların tepelerinde ve hatta Kuzey Kutbu'ndaki karlarda bile varlar. Sanki küresel bir tura çıkmışlar ve geri dönmeyi planlamıyorlar.

Peki ama neden bu kadar küçük bir şeyden rahatsız olalım ki? Öncelikle, deniz canlıları mikroplastikler ile yiyecekleri arasındaki farkı anlayamazlar. Dolayısıyla, bir balık bu parçacıkları kemirdiğinde, bunlar onun sisteminde son bulur. Cuma akşamları rakı-balık seven biriyseniz, bunun nereye gittiğini anlayabilirsiniz. Evet, tabaklarımıza giriyorlar.

Ama mesele sadece ne yediğimiz değil. Bu mikroplastikler çevrelerindeki toksinleri emebilir. Dolayısıyla, besin zincirine girdiklerinde, yanlarında bir kimyasal kokteyl taşıyor olabilirler. Sağlığımız üzerindeki uzun vadeli etkileri? Bunu hala anlamaya çalışıyoruz ama durumun pek de iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz.

Celia Ford'un 31 Temmuz 2023 tarihli Wired Magazine'de yayımlanan makalesi, endişe verici bir araştırmaya ışık tutuyor. Bir doktora öğrencisi ve yeni baba olan Kazi Albab Hussain, plastik biberonların mamaya milyonlarca plastik partikül kattığını keşfederek alarma geçti. Bebek mamalarında ortaya çıkan plastik içeriğini merak ederek Nebraska-Lincoln Üniversitesi'nde bir çalışma yürüttü. Sonuçlar ne oldu? Mikrodalgada ısıtıldığında plastik kaplar milyonlarca mikroplastik ve hatta daha küçük nanoplastikler açığa çıkardı.

Ford'un da vurguladığı gibi plastikler, polimer adı verilen uzun karbon zincirlerinin kimyasal katkı maddeleriyle karışımından oluşan karmaşık karışımlardır. Mikrodalga fırınlama çifte darbe vurur: ısı ve hidroliz, kabı çatlatarak mikroplastikler, nanoplastikler ve hatta toksik kimyasal bileşenlerin küçük parçalar halinde dökülmesine neden olur.

Plastiğe maruz kalmanın insan sağlığı üzerindeki etkileri belirsizdir, ancak bilim insanları yıllardır bu etkilerin iyi olmadığından şüphelenmekte. Trinity College Dublin kimya profesörü John Boland bu parçacıkları sinsi olarak tanımlıyor. Vücuda girdiklerinde kendilerini proteinlerle kaplayarak bağışıklık sistemini "Truva atları gibi" gizlice geçiyorlar.

Ford tarafından bildirildiği üzere Hussain'in çalışmasını bebek maması kaplarını kullanarak günlük senaryolar üzerinden simüle etti. Sonuçlar endişe verici. Her iki tür sıvı ve kap için de en fazla mikroplastik ve nanoplastik mikrodalgada pişirilme sırasında dökülmekte.

Eski bir EPA (A.B.D. Çevre Koruma Ajansı) bölge yöneticisi ve Beyond Plastics'in başkanı olan Judith Enck, 30 yıl önce plastik kaplarla mikrodalgada pişirmeyi bıraktı. Sizin de bırakmanız gerektiğini düşünüyor: "Aman Tanrım, özellikle çocuklarınız varsa ya da hamileyseniz, mikrodalgaya plastik koymayın."

İnsanların plastiğe maruz kalmasını büyük ölçüde azaltmak için hükümetlerin harekete geçmesi ve şirketlerin kapsamlı bir değişime gitmesi gerekecek. Ne de olsa plastikler havada, suda ve artık bariz bir şekilde içimizde. Boland, bilim insanlarının belirli koşullar altında plastiklerden tam olarak hangi parçacıkların salındığını anlamak için araştırma yapmaya devam etmeleri gerektiğini söylüyor. "Eğer ölçemiyorsanız," diyor, "yasama yapamazsınız."

Bu nedenle, bir dahaki sefere alışverişe çıktığınızda ya da temizlik yaptığınızda, bu sinsi mikroplastikleri de düşünün. Onları kontrol altında tutacak seçimler yaparak, güzel gezegenimizi ve sağlığımızı koruyalım. Ne de olsa sahip olduğumuz en değerli şeylere bakmaya değer, öyle değil mi?